Hasibe Durmaz / Paşalimanı Çeşmesi ve Kitabesi

Üsküdar Meydanı’ndan Kuzguncuk, Küçüksu, Beykoz istikametine doğru ilerlerken Paşalimanı’nda yolun sağ tarafında adeta kendini duvara yaslamış denize doğru bakmakta olan büyük bir çeşme görünür. İlgi çekecek derecede büyüktür, ihtişamlıdır. Şimdiye kadar görülen, bilinen çeşmelere benzemez. İstanbul’un en uzun cepheli çeşmesidir. Cephenin tamamı mermerden yapılmıştır. Çeşme zemin kotunun altında kalmıştır ama kaybolmamıştır. Günümüze kadar gelmiş kitâbesi ve bakımı en güzel olan çeşmelerdendir. İncelenirse bir ana çeşme ile bu çeşmenin yanlarında birer çeşme daha bulunduğu görülecektir. Ana çeşme ve yanındaki çeşmelerde yalaklar bulunmaktadır. Bu yalaklar haricinde çeşmenin sağında ve solunda dörder yalak daha vardır. Toplamda on bir yalak bulunmaktadır. Neden bu kadar çok yalak var? “Üsküdar’ın Kaybolmuş Kültür Eserleri 64” Paşalimanı Çeşmeleri) bölümünde yazılanlar şöyle; “burada eskiden üç çeşme varmış. İsimleri Sultan Osman Ma-i Leziz Çeşmesi, Hayrullah Efendi Çeşmesi ve Paşalimanı Çeşmesiymiş. Bu üç çeşmeye Paşalimanı Çeşmeleri denilirmiş. Bakımsızlıktan harap olup suyu akmayan bu çeşmeler daha sonra yıktırılarak yerine şimdiki büyük çeşme yaptırılmış. Bu devirde Anadolu’dan getirilen büyük baş hayvanların Beşiktaş’a geçiş noktası burasıymış. O zamanlar bu Limanın diğer bir adı da Öküz Limanı’ymış. Paşalimanı’nda bulunan bu limandan hayvanlar gemiye bindirilerek Beşiktaş’a götürülürmüş. Bu esnada susayan hayvanların su içebilmeleri için çeşmelerin yalak sayısı fazla yapılmış” Dikkatle bakıldığında yalakların her birine gizli su geçişi olduğu fark edilir. Ana çeşmede bir kitabe vardır diğer yan çeşmelerde ise yoktur.
Değil insanların öküzlerin bile susuz kalmasına gönlün el vermediği bir medeniyetin kalıntısı üzerinde dolaşıyor olmak farklı düşüncelere, garip duygulara yol açacaktır. Günümüz insanını bekleyen tehlikelerden biri de tarih ve mazi hakkında birbirine karşı iki uç fikre savrulmaktır. Yeniyi meşrulaştırmak için eskiye dair ne varsa hepsini kayıtsız şartsız kötülemek bu uç noktalardan biridir. Diğeri buna zıt olan, kayıtsız şartsız eskiyi yüceltmek hatta kutsallaştımaktır. Bu iki uç savruluş birbirinden beslenir. Böylece hak, hakikat, adalet kaybolur. Oysa hangi dönem olursa olsun iyilikler ve kötülükler veya iyi insanlar ve kötü insanlar bir arada bulunmak zorundadır.
Paşalimanı Çeşmesini yaptırdığı söylenen Hüseyin Avni Paşa, bu konuya numune-i timsal bir şahsiyettir. Bazıları çeşme gibi bir hayra vesile olduğunu söyler, diğer bazıları hayatında geriye bıraktığı tek hayrın bu çeşme olduğu geri kalan bütün iş ve işlemlerinin şer ve kötülük olduğunu söyler. Bu yüzden tartışmaya veya değerlendirmeye değil somut bir eser olan çeşmeye odaklanmakta fayda olacaktır.
Bu çeşme mutlaka görülmesi gereken yerlerdendir.
Paşalimanı Çeşmesi İstanbul’un Üsküdar İlçesi’nde Kuzguncuk Mahallesi, Sultantepe, Paşalimanı Caddesi üzerindedir, suyu akmamaktadır.

Paşalimanı Çeşmesi Kitâbesi

Çok zaman kalmışdı işbu çeşme-i pür-âb u tâb
Teşne-leb-i manend-i atşan-ı fezâ-yı Kerbelâ
Cami’-i seyf ü kalem müstecmi’-i adl ü kerem
Sadrazam-ı nâmdaş-ı sıbt-ı Fahru’l-Enbiyâ
Menba’ı maü’l-hayat-ı himmetin cûş itdirüb
Eyledi mecrâsını lebriz âb-ı cân-fezâ
İntizâm-fermâ-yı mi’mar lutfile dahi
Âb u tâb-ı sâbıkı itdi dü-bâlâ i‘tilâ
Teşnegân içdikçe su müminler aldıkça vuzû
Eylesünler izdiyâd-ı ömr ü iclâlin duâ
Nâvdan-ı hâmeden mânend-i âb-ı hoş-güvâr
Aktı Muhtar iki tarih-i selâset intimâ
Avni Paşa eyledi ihyâ şu â’lâ çeşmeyi
1291
Gel Hüseyin aşkıyla iç bu çeşmeden âb-ı safâ
1291

Günümüz Türkçesi:
İşte bu suyu bol olan çeşme çok zaman susuz kalmıştı
Kerbela sahrasında susuz kalanların kurumuş dudakları gibi

Topladı doğruluk ve cömertliği kılıç ile kaleminde
Adaş olan sadrazam Peygamberimizin torunu ile

Gayretiyle hayat suyunun kaynağını coşturdu
Suyunu artırarak su yolunu doldurdu

İmar ederek lütfuyla düzenledi
Eski güzel çeşmeyi iki katına çıkartarak boyunu yükseltti

Su içtikçe susuzlar abdest aldıkça müminler
Ömrünün uzun olması için saygıyla dua etsinler

Kamış kaleminin oluğundan lezzetli tatlı su misali
Muhtar iki akıcı tarih aktı

İhya etti şu pek nefis çeşmeyi Avni Paşa
1291 (M. 1873 / 1874)

İç bu çeşmenin saf suyundan gel Hüseyin aşkıyla
1291 (M. 1873 / 1874)

Kitabenin Şairi Ahmet muhtar efendidir.
Ahmet Muhtar Efendi 1848 yılında Girit’in Hanya şehrinde dünyaya gelmiştir. Giridî Ahmet Muhtar Efendi veya Muhtar Efendi olarak bilinmektedir. Babası Mustafa Kutbî Efendi’dir. Tahsilini Girit’te tamamlamıştır. Burada memurluk yaparken istifa ederek İstanbul’a gitmiştir. İstanbul’da Serasker Dairesi Başkanlığı, Erkan-ı Harbiye Başkâtipliği, Sürre Eminliği gibi görevler yapmıştır. II. Meşrutiyet’in ilanı ile Harem-i Şerif-i Nebevi Meşihatına tayin edilmiştir. Burada iki yıl görev yaptıktan sonra hastalandığı için İstanbul’a dönmüştür. 13 Eylül 1910 yılında vefat etmiştir. Fındıkzade’deki evinin yakınında bulunan Molla Gürani Camii’nin bahçesine defnedilmiştir. Daha sonra cami yıkıldığı için kabri Merkez Efendi Mezarlığı’na nakledilmiştir.
Ahmet Muhtar Efendi İbnü’l-Arabi’nin büyük ölçüde tesiri altında kalmıştır. İbnü’l-Arabi’nin Mevâḳiu’n-nücûm ve Şücûnü’l-mescûn gibi anlaşılması zor olan bazı eserlerini tercüme etmiştir ancak bu eserler yayımlanmamıştır. Ahmet Muhtar Efendi önemli olaylar ve eserler için tarih düşürmekte mahirdi. II. Abdülhamid devrinde yapılan resmî binaların tarihlerinin çoğu ona aittir. Alman İmparatoru Wilhelm’ın Atmeydanı’nda (Sultanahmet) yaptırttığı çeşmeye düşürdüğü tarih, bu tür şiirlerinin en güzelidir.
Ahmet Muhtar Efendi’nin yayımlanmış eserleri:

  1. Hikmet-i Tefekkür. (İstanbul 1318).
  2. Mecal-i Fikret.
  3. İstimdat. (İstanbul 1312).
  4. İntibah-ı Kalp.
  5. Âdâbü’l-mürîd. İbnü’l-Arabî’nin Mâ lâbüdde minhu li’l-mürîd adlı risâlesinin tercümesidir (İstanbul 1310).
  6. Mehâsin-i Ahlâk. İbnü’l-Arabî’nin Fahreddin er-Râzî’ye yazdığı risâlenin (Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 875) tercümesidir (İstanbul 1314).
  7. Sirâcü’l-vehhâc fî leyleti’l-mi‘râc. (İstanbul 1312).
  8. Meârîc-i Seb‘a.
  9. Mir’âtü’ş-şühûd li-seyyidi’l-vücûd. (İstanbul 1311)
    *