A. Hümeyra Eken_Bir Avukatın Serencamı_3 Boşanma Davası

Büroyu açtığım ilk yıllarda genç bir mimar gelmişti. Bir şirkete dekorasyon yapmış ve parasını alamamıştı. Sözleşmesi düzgün ve temerrüt oluşmuş olunca doğrudan icra takibi yaptım ve borçlu şirketle birkaç defa görüşmeden sonra, borçlu borcunu ödedi.
Bu arada mimar olan müvekkilim Ahmet de birkaç defa büroya geldi. Son geldiğinde yanında genç bir kızla birlikte geldi.
-Kız arkadaşım Sema, yakında evlenip İstanbul’a yerleşeceğiz, dedi.
Ahmet daha önce evlenip ayrılmış ve iki çocuğu vardı. Çocuklar annelerinin yanındaymış. Sema ise ODTÜ, Kamu Yönetimi bölümünden yeni mezun olmuştu. Sema’nın ailesi bu evliliğe karşı çıkıyordu. Yine de evlendiler ve İstanbul’a yerleştiler.
Arada haberleşiyorduk. Zaman zaman sormak istedikleri konular oluyor, arayıp soruyorlardı. Aradan iki sene geçmişti. Büroya geldiler. Bir de kızları olmuştu. Sema:
-“Biz bir karar verdik, Ahmet’in işleri nedeniyle boşanacağız, işler düzelince altı ay sonra tekrar evleneceğiz. Boşanma davasına siz bakın.” Diyorlardı.
Ben kabul etmedim. Sema’ya tekrar evlenmek için boşanılmaz. Çok yanlış. Dedimse de gelirken Sema noterden vekaletname de hazırlatmış, vekaletnameyi bırakıp, ısrarla anlaşmalı boşanma olarak tek celsede ve hemen boşanmak üzere dava açmamı isteyip gittiler.
Dava açmadım. Her hafta telefonla arayıp tekrar tekrar dava açmamı istiyorlardı. Ben de ısrarla açmadım. Aradan bu şekilde üç ay geçti. Ben bu davadan vazgeçeceklerini düşünüyordum. Bir gün büroya Sema çocuğuyla beraber geldi ve ısrarla, davayı açmamı, boşanmada kesin kararlı olduklarını, Ahmet’e güvendiğini, altı ay sonra tekrar evleneceklerini, eğer ben açmazsam, başka bir avukata vekalet vereceğini, ama davaya benim bakmamı istediğini, söyleyerek çok ısrar etti. Mecburen davayı açtım. On beş gün sonrasına duruşma günü aldım. Anlaşmalı boşanma, tazminat, nafaka talebi yok. Çocuğun velayeti annede olacak. Çekişme yok, tanık yok. Bir celsede bitecek.
Duruşma günü İstanbul’dan kalkıp geldiler. İkisi de duruşmada boşanmak istediğini söyledi. Sema o kadar genç ve temiz ki kıyamıyorsunuz. Ben çok rahatsız oldum. Hâkim de rahatsız oldu. Ancak tarafların istekleriyle bağlı olduğundan, boşanma kararını verdi. Kararı verdikten sonra da biz de burada boşanma memuru olduk, diye söyleniyordu. Anlaşmalı boşanmanın işlemlerinden olarak, temyizden feragat beyanları alındı ve karar kesinleştirildi. Benim başka bir duruşmam vardı oraya gittim, onlar da Ahmet’in anne babasının Ankara’daki evlerine gittiler.
Öğleden sonra Ahmet yanında başka bir bayanla el ele tutuşmuş geldiler. Bunu görünce ben beynimden vurulmuşa döndüm. Kim bu diye kızdım. Evleneceğiz. Dediler. Utanmıyor musun, verdiğin sözlere ne oldu, Sema’ya bunu nasıl yaparsın… diye çok kızdım ve bağırdım, azarladım. Alelacele bürodan çıktı gitti. Sema’yı da kendi anne babasının yanına bırakmış, ben işimin başına gideyim, arada gelirim, altı ay sonra da tekrar evleniriz, İstanbul’a döneriz, demiş. Çıkıp gitmiş İstanbul’a. Davayı açtığıma çok pişman olmuştum. Keşke açmasaydım.
Aradan üç daha ay geçti ki, Ahmet’in babası büroya geldi.
-Boşanma kararı nüfus müdürlüğüne gitmediği için nüfustan düşmemiş. Evlenemiyorlarmış. Kızı da bizim yanımıza bıraktı, gitti. Sema’da altı ay sonra tekrar evleneceğiz diye bekliyor. Boşanmadan önce bana da bir şey söylemediler. Sema’ya da hiçbir şey söyleyemiyorum. Ne olacak bu durum diyordu. Ben de:

  • “Beter olsun. Yalanlarını, entrikalarını nereye kadar sürdürecek. Bana dava açmam için çok ısrar ettiler, keşke açmasaydım davayı. Şimdi Ahmet tekrar evlenecek diye hiçbir şey yapmam. Benim gözüme de görünmesin.” Dedim.
    Bir süre sonra durumdan Sema’nın da haberi olmuş. Tabi büyük bir hayal kırıklığı. Eski kayınpederinin yanında da kalamadı. Çalışmıyor. Küçük çocuğu var. Evliliğine karşı çıkan babasına durumunu anlatmaya mecbur kalmış. Babası, Ankara’da çok bilinen tanınmış bir gazeteci. Ne kadar kızgın olursa olsun, kızına sahip çıktı. Kızına bir daire satın aldı. Eşyalarını da aldı. Sema çok iyi İngilizce bildiği için, Turkish Daily News gazetesinde, gazeteci olarak işe yerleştirdi. Maaşı da gayet iyi. İşyerinin çalışanlarına alternatifli iki desteği vardı. Evinin kirası veya çocuğunun okul parası. Babası ev aldığı için, kendi evinde oturuyordu. Ankara’nın en iyi kolejinde okul öncesinden başlayarak kızının kaydını yaptırdı. İşyeri tarafından okul parasının ödenmesini tercih etti. Kendine yeni bir hayat kurdu. Zaten çok iyi eğitimli, çok akıllı bir kızdı. Çok başarılı bir gazeteci oldu.
    Aradan yine üç yıl geçmişti ki Sema yine büroya geldi. İşinden memnun olduğunu, işyerinde Orta Doğu Haberleri Müdürü ile arkadaş olduklarını, çok mutlu olduğunu, bir müddet önce evlendiklerini, Haber Müdürü olarak eşiyle birlikte Brüksel’de görev teklif edildiğini, kızının daha iyi eğitim alması için yurt dışına Brüksel’e yerleşip, orada eğitimine devam etmesine karar verdiklerini, söyledi. İyi ki Ahmet’ten ayrılmışım, bana ve kızıma gerçekten değer veren, çok iyi anlaştığım biriyle evlendim. Şimdi çok mutluyum. Diyordu.
    Yurt dışına çıkış için velayet annede de olsa babanın izni gerekliydi. Ahmet’le konuşup izin konusunu halletmemi istedi. Ahmet’e ulaşmaya çalışayım, dedim. Benim telefonlarıma çıkmıyordu. Bir şekilde ulaştık ve noterden yurtdışı muvafakat yazısını verdi. Sema’da kızıyla ve yeni eşiyle yeni bir ülkede yeni bir hayata başladı.
    Hala da yurt dışında. Haberlerde ismini, yayınlarda kendisini görüyorum. Mesleğinde çok başarılı, çok tanınan bir gazeteci oldu.
    Bazen düşünüyorum. Boşanma davasından sonra ben çok üzülmüştüm. Kendimi suçlamıştım. Keşke açmasaydım demiş, günlerce uykularım kaçmıştı. Belki de önceki evliliğini sürdürmek için fedakarlığa devam etseydi, mutsuz bir yaşamı olacaktı. Kendisine yalanla kandıran bu insan, her davranışında bunu tekrarlardı. Sema çok iyi eğitim almış, çok temiz, terbiyeli, akıllı, çalışkan, iyi niyetli bir insan. Ahmet ona uygun değildi. Hayırlısı olsun…
    Ben bu olayı yaşadıktan sonra, yürümeyen, düzelme ihtimali de olmayan evliliklerde, tek taraflı fedakarlıklarla mutluluk olmadığını gördüm.