Nesir Defteri / Tazarruat / Hoca Sinan Paşa

Nesir Defteri

Tazarruat- ı Mutasavvıfane

[Hoca Sinan Paşa’ nın]

İlahi! Ben yok iken ne olacağımı, beni yaratmadan ne edeceğimi biliyordun! Benim ne kulpa yapışacağımı başıma yazmış, ne yola gideceğimi ezelde bilmiş idin! Eğer ezelde kulluğa kabul etdinse fazl senindir; nimet bana. Eğer red eyledinse adl senindir; hasret bana.

İlahi! Bu Tertib-i avalim gayb ve şahadet ve bu nizam Hazret- i İzzet ve Celalet bir silsiledir ki bir ucu lemyezelde ve bir ucu layezaldedir. Ve bir dizidir ki bir tariki ayanda ve bir tariki misaldedir. Mademki ol ucunda tahrik edilmeye bu ucu hareket etmez. Her nik bahtlık ve bedbahtlık ki devran sürer, cerayid-i takdir-i kademe yazılmıştır. Ve her hilat ki insan giyer, hiyatet-hane-i ezelde biçilmiştir.

İlahi! Asilerin masiyyete kudret veya günaha alet nerde bulurdu, sen ibzal etmesen! Veya abidlerin ibadete ve taate istitaat nerde bulurdu, sen irşad etmesen!

İlahi! Tutalım şeytan Âdem’e zerk etti, ya ol buğdayı Âdem’e kim rızık etti?

İlahi! Makamı mahmudiyyet mertebesini Habibine verdin, şefaati kendi rızana mevkuf eyledin, ki “Menzellezi yeşfeu ındehü illa biiznih”

İlahi! Hidayet kilidini ol servere teslim etdin, amma hidayeti yine meşiyyetine talik eyledin ki “Latehdi men ehbebtü velakinellahe yehdi men yeşa”

İlahi! Hidayet ol Hazretin elinde olsa idi Ebu Talib cehennemde harik mi olurdu? Ve eğer Nuh istediğini himayet eyleye bilseydi gözünün önünde oğlu garik mi olurdu?

Lut’un peygamberliği avretine bais-i saadet, Firavunun küfrü Asiye’ye muris- i şekavet oldu mu?

İlahi! Kabul senden, red senden, İlahi! şifa senden dert senden. İlahi! Her kimi kabul edersen aziz edersen, her ne kadar hasis ise! Her kimi red edersen hakir edersin ve lev ne kadar nefis ise! Her kimi dilersen ihtiyar edersin ki “Ve Rabbük Yehlıku Mayeşa Ve Yehtar” ve her kimi dilemezsen hor edersin ki “ Ve men Yecalullahı Nuran Fema lehü Min nur”

Ne kabulün taate, ibadete, ne reddin günaha, masiyyete göredir! Kiminin a’mali behiştîdir, kendi duzahi! Kiminin efali duzahidir, kendi behişti! Sabıka-i ezelde ne yazdınsa o olur. Hatme- i ömre ne muallak ise o erişür.

İlahi! Niceler ashab- ı riyazat ve amel- i sabıka- i ezelde eşkıyadan! Ve niceler mutekıf Lat ve Hübel hatme-i ömürde suedadan!

İlahi! Pak kulların senden nasıl ümit var ise bi-pak onlardan ziyade müstenid-i atıfetdirler. Ve eğer muti kulların taatlerine güvenirlerse asilerin dahi keremine dayanırlar.

İlahi! Eğer kabul, kabiliyete göre ise kabiliyet senden. Ve eğer red istidada mevkuf ise istidad kimden? İlahi! Aşk-ı mest ve hayranları ademden vücuda sarhoş ve bade-nüşan çıkmışlardır; ve muhabbetin avare ve ser-gerdanları ezel-i ikliminden bi-huş ve destar-keşan gelmişlerdir”

———————————-

Günümüz Türkçesi

Tarikat Ehlinin Yalvarışı

[Hoca Sinan Paşa’nın]

İlahi! Ben yok iken ne olacağımı ve beni yaratmadan ne yapacağımı biliyordun. Benim ne kulpa tutunacağımı başıma yazmış, ne yolda gideceğimi ezelde biliyordun. Eğer ezelde kulluğa kabul ettinse ihsan senin, nimet bana, eğer reddettinse, adalet senindir, hasret bana…

İlahi! Kâinatın bu düzeni, görünmeyen âlemlerinin şahididir. Bu nizam Hz. ALLAHIN değerli, kıymetli ve yüce bir silsilesidir. Bir ucu lem-yezel / başlangıcı olmayanda ve bir ucu la-yezal / sonu olmayandadır. Bir dizidir ki bir tarafı ayan / gözle görülenler diğer tarafı misal / gözle görülenlerin asıl varlıklarıdır. Mademki o ucu tahrik edilmedikçe bu ucu hareket etmez, mademki her güzel bahtlık ve bedbahtlık devran sürer, her şey kaderin kadim defterine yazılmıştır. İnsan giydiği her kaftan,  ezelin terzi dükkânında kesilip, biçilmiştir.

İlahi! Asiler, isyan etmek için sahip olduğu kudreti, günahkârlar günahına bulduğu aleti, sen esirgemeyip bolca sermeseydin önlerine nereden bulacaklardı? Abidler ibadet etmek için kuvvet, taat için takat nerede bulurlardı, sen irşat etmesen.

İlahi! Tutalım, Şeytan, Âdem (a.s.)’ e zerk etti, hileyle kandırdı peki Âdem (a.s.)’e buğdayı kim rızık etti?

İlahi! Övülmüş makamı, Habibine verdin, ama şefaati kendi rızana, ait eyledin ki “Onun izni olmadan kim şefaat edebilir” buyurdun.

İlahi! Hidayet kilidini Peygamber Efendimize, teslim ettin, ama hidayeti, kendi iradene bıraktın ki “Sevdiklerine hidayet veremezsin ancak Allah dilediğine hidayet verir” buyurdun.

İlahi! Hidayet Hz. Peygamberin, elinde olsaydı Ebu Talib, cehennem ateşinde yanar mıydı? Nuh (a.s.) istediğini himaye edebilseydi, gözünün önünde oğlu boğulur muydu?

Lut’un (a.s.) Peygamberliği, zevcesinin saadetine sebep oldu mu? Firavun’ un küfrü, Asiye’yi, şekavet bulaştırdı mı?

İlahi! Kabul senden, red senden, ilahi! Şifa senden dert senden. Her kimi kabul edersen aziz edersin, her ne kadar hasis ise, her kimi reddedersen hakir edersin, velev ne kadar değerli ise, kimi dilersen, var edersin ki  “Senin Rabbin dilediğini yaratır, onun iradesi hiç bir şeye bağlı değildir” buyurdun. Her kimi dilemezsen hor edersin ki  Kime Allah nur vermezse, onun için nur diye bir şey yoktur“(nur / 40) Buyurdun.

Ne kabulün ibadete, ne reddin günaha, itaatsizliğe ve küfre göredir. Kiminin ameli cennetliktir, kendi cehennemlik, kiminin amelleri cehennemliktir, kendi cennetliktir. Ezelde yazdıkların ne ise o olur. Ömrün tamamında, yazılan neyse o erişir.

İlahi! Niceleri nefsini terbiye etti geçmiş amelleri ezelde eşkıyaydı. Niceleri Lat ve Hübel’ e tapardılar, saidler oldular senin rızana erdiler.

İlahi! Pak, temiz kulların, senden nasıl ümitli ise, öyle olmayanlar da ziyadesiyle senin, affına, şefkatine sığınmışlardır. Eğer itaat eden kulların, ibadetlerine güvenirlerse, asilerin cömertliğine muhtaç olacak duruma düşerler.

İlahi! Eğer kabul, kabiliyete göre ise, kabiliyet senden. Eğer ret istidada göre ise istidat kimden? İlahi! Senin aşkından mest olanlar, hayran olanlar, yokluktan varlığa çıkarken sarhoş olarak bade çekerek gelmişlerdir. Senin muhabbetinin avareleri ve yoluna boş koyanları ezel ikliminden (böyle) akılları başlarından gitmiş, başlıkları çekilmiş olarak (bu dünyaya) gelmişlerdir.


Yayına Hazırlayan Hülya Kuruluş