gönül gel akıllı ol budaladan uzak dur
çok bilen çok konuşan ukaladan uzak dur
itle girme harare sonra kopar şerare
pişman olsan ne çare fesekadan uzak dur
burnu dikine giden dinlemeyi bilmeyen
delil kabul etmeyen cüheladan uzak dur
yıpranınca şu beden işler bozulur zaten
yanlış yollara yeden ahibbadan uzak dur
doğru seç arkadaşın zehr etme tatlı aşın
uzaklaşınca yakın tarikadan uzak dur
sen önce hakka eğil sonra ne taş ne dökül
bir tenha yer bul çekil kalabadan uzak dur
ne had bilir ne hudut konuşur bilmez sükût
sen hakikate yol tut kezzâbadan uzak dur
on parmağında kara çalar durur etrafa
hürmeti yok eslafa süfehadan uzak dur
taşlara tohum ekme boşuna zahmet çekme
adam etmeye kalkma hümekadan uzak dur
değme çapanoğluna bırak gitsin yoluna
bülbül koşsun gülüne sen kargadan uzak dur
suyu gözünden içen edeb’e mânâ biçen
kendine edeb seçen üdebadan uzak dur
kabahatı hoş görmek eder onu gelenek
baktın öfkelenecek o soyhadan uzak dur
bak eleye eleye ne kaldı ki geriye
bakma kalın inceye bes safradan uzak dur
Behlül Nuri Demircan